Advert
Advert

Tarihte Bugün: 11 Ekim – Mudanya’dan Lennon’a, Kız Çocuklarına Adanmış Bir Gün

Tarihte Bugün: 11 Ekim – Mudanya’dan Lennon’a, Kız Çocuklarına Adanmış Bir Gün

Yayınlanma Tarihi : Google News
Tarihte Bugün: 11 Ekim – Mudanya’dan Lennon’a, Kız Çocuklarına Adanmış Bir Gün

Tarihte Bugün: 11 Ekim – Mudanya’dan Lennon’a, Kız Çocuklarına Adanmış Bir Gün

Bugün 11 Ekim. Miladi takvime göre yılın 284. günü. Yılın bitmesine 81 gün kalmış. Sonbaharın ortasındayız artık. Eylül’ün melankolisi çoktan içimize işlemişken, Ekim ayı da hem tarihin derin izlerini hem de insanlığın en kırılgan umutlarını taşıyor.
Kah bir mütareke masasının üzerindeki kalem, kah bir şarkının notaları, kah bir çocuğun gülüşü… 11 Ekim tüm bu duyguların birbirine karıştığı bir gün.


Mudanya Mütarekesi: Savaşın Ardından Gelen Sessizlik

1922 yılının 11 Ekim’inde, TBMM Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Mudanya Mütarekesi, bir dönemin kapısını sessizce kapattı.
Savaş meydanlarından diplomasi masasına geçilmişti artık.
Bir yanda İsmet İnönü, diğer yanda İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilciler…
O masa, yalnızca bir ateşkesin değil, yeni bir devletin ayak seslerinin masasıydı.

Mudanya’nın o kasvetli sabahında, denizin üstünde sis, karada yorgun bir gurur vardı.
İzmir yeni kurtulmuş, Anadolu halkı artık nefes almak istiyordu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri zekâsı, İsmet Paşa’nın diplomasi ustalığı, Anadolu insanının direnci bir araya gelmişti.

Bu mütareke, Lozan Antlaşması’nın önsözü gibiydi.
Bir milletin “Tamam, artık yeter!” deyişiydi dünyaya.
Bugün geriye dönüp baktığımızda, Mudanya’nın yalnızca bir coğrafya değil, bir karakter olduğunu anlıyoruz.
Teslim olmamak, direnmek, hak ettiğin masaya oturmak karakteri…

Mudanya Mütarekesi, bizim için yalnızca bir tarih değil, bir ders:
“Savaşın kazananı yoktur; ama onurlu bir barış, her zaman yeni bir başlangıçtır.”


John Lennon – Hayal Etmekten Vazgeçmeyen Adam

Yıl 1971. Tarih yine 11 Ekim.
Bir şarkı yayımlanıyor: Imagine.
Sözleri basit, melodisi sade ama etkisi derin:

“Imagine all the people, living life in peace...”

John Lennon, dünyaya başka bir gözle bakabilen o nadir insanlardan biriydi.
Savaşların, politikaların, sınıfların, dinlerin arasına sıkışmış insanlığa tek bir şey söylüyordu:
“Hayal et!”

Bugün hâlâ dünya yanarken, o şarkı kulaklarımıza çalındığında içimizden bir ses, “belki bir gün” diyor.
Belki bir gün gerçekten sınırlar kalkar, çocuklar ölmez, kadınlar korkmaz, insanlar susmaz.

Ama 11 Ekim’in başka bir anlamı daha var…
Birleşmiş Milletler’in kararıyla bugün Dünya Kız Çocukları Günü.
Yani Lennon’ın “hayal et” çağrısına en çok yakışan günlerden biri.


Dünya Kız Çocukları Günü: Bir Gülüşün Değiştirdiği Dünya

Her yıl 11 Ekim’de kutlanan Dünya Kız Çocukları Günü, dünyada milyonlarca kız çocuğunun sesi olmayı amaçlıyor.
Eğitimden mahrum bırakılan, erken yaşta evlendirilen, susturulan, görünmez kılınan o milyonlarca küçük yürek için bir farkındalık günü bu.

Bir kız çocuğunun gülüşü, bazen bir toplumun geleceğini değiştirir.
Bir kalemin ucu, bir ülkenin kaderini çizebilir.
Ama hâlâ dünyanın birçok yerinde kız çocuklarının okula gitme hakkı, kendini ifade etme özgürlüğü, eşit fırsatlara erişimi yok.

Ve biz, 2025 yılında bile hâlâ bu konuyu konuşuyorsak, demek ki hâlâ yapılacak çok iş var.
Belki Lennon’ın dediği gibi, “hayal et” demeye devam etmeliyiz.
Ama yalnızca hayal etmek yetmez; harekete geçmek gerekir.

Bugün Türkiye’de ve dünyada kadınların, kız çocuklarının, insan olmanın onurunu savunan herkes için özel bir gün.
Bir toplumun gelişmişliğini anlamak istiyorsanız, o ülkenin kadınlarına nasıl davrandığına bakın.
Cevabı orada bulursunuz.


Yıldız Kenter’in Doğum Günü: Bir Sahne, Bir Kadın, Bir Hayat

11 Ekim 1928.
Dünya bir yıldızla tanıştı: Yıldız Kenter.
Tiyatronun büyüsünü halkın kalbine taşıyan, sahneye çıktığında zamanı unutturan, sesiyle insanın içini ısıtan bir kadındı o.

Bir röportajında şöyle der:

“Tiyatro, insanın kendini anlamasıdır.”

Ve belki de biz, Yıldız Kenter’i izlerken kendimizi izledik yıllarca.
O sahnede sadece bir karakter değil, bir hayat felsefesi vardı.
Direnç, zarafet, emek ve ışık…

Bugün hâlâ Kenter Tiyatrosu’nun perdesi aralandığında, o ışığın içinden onun sesi yankılanıyor gibi gelir insana.
Yıldız Kenter, bu ülkenin sanat damarlarından biridir; o damar asla kurumaz.


Metin Eloğlu’nun Ardından: Mizahın Şairi

1985 yılında, yine bir 11 Ekim günü, Türk şiirinin asi çocuğu Metin Eloğlu aramızdan ayrıldı.
Eloğlu’nun şiiri, tıpkı kendi gibi “lafını esirgemeyen”, “gülümserken acıtan” bir şiirdi.
Bir dizesinde şöyle der:

“Karnım tok, sırtım pek sanma, dünya hâlâ boğazımda düğüm.”

Onun şiirlerinde mizah vardır ama o mizahın ardında acı bir bilgelik gizlidir.
Sokak diliyle yazmış, halkın sesini duyurmuş, edebiyatın burjuva duvarlarını yıkmıştır.
Bugün hâlâ onun kaleminin sivriliğiyle yüzleşemeyen bir toplumuz.

Metin Eloğlu, tıpkı dönemin diğer aydınları gibi, sanatın halktan yana olması gerektiğine inanırdı.
“Sanat halk içindir” derken, sadece slogan atmıyordu; yazdıklarıyla yaşıyordu o sözü.


Fakir Baykurt: Köyden Çıkan Edebiyat Devi

11 Ekim 1999 – Türk edebiyatı büyük bir ustasını kaybetti: Fakir Baykurt.
Yılanların Öcü” romanıyla Anadolu’nun nabzını tutmuş, köylünün sesi olmuş, öğretmen kimliğiyle topluma ışık saçmış bir yazardı.

Onun romanlarında köy kokusu, adalet arayışı ve emek mücadelesi vardır.
Bir röportajında şöyle der:

“Ben yazarken hep köyün içindeyim. Çünkü Türkiye’nin özü orada.”

Bugün şehirde yaşayıp köyü unutan bizlere, Baykurt’un satırları bir vicdan aynası gibi tutulur.
O aynaya baktığımızda, sadece geçmişi değil, bugünü de görürüz.
Çünkü bugün hâlâ adalet, emek, eşitlik gibi kavramlar masada birer tartışma konusudur.

Fakir Baykurt’un bıraktığı miras, yalnızca kitap raflarında değil, halkın belleğinde yaşıyor.
O, kalemle devrim yapan adamlardandı.


Halit Refiğ ve Türk Sinemasının Vicdanı

11 Ekim 2009 – Türk sinemasının vicdanı Halit Refiğ aramızdan ayrıldı.
Gurbet Kuşları”, “Vurun Kahpeye”, “Teyzem”, “Karılar Koğuşu” gibi filmlerle hem toplumun hem bireyin çelişkilerini anlattı.

O, sinemayı bir “ayna” değil, bir “ayna kırığı” gibi kullandı.
Kırık, ama gerçeği daha net gösteren bir ayna.
Çünkü o aynada herkes kendini bir parçada buldu.

Halit Refiğ, Yeşilçam’ın kalıplarını reddeden, yerli bir sinema dili arayan öncülerdendi.
Ona göre sinema sadece eğlence değil, bilinçti, kültürdü, mücadeleydi.

Bugün Netflix’te, YouTube’da milyonlarca içerik tüketirken, bazen bir Halit Refiğ’in yokluğunu hissediyor insan.
Çünkü teknoloji ilerlese de, vicdanın kamerası artık pek çalışmıyor.


Biraz da Gülümseyelim: Kıvırcık Ali’nin Doğduğu Gün

1968 yılında doğan bir başka unutulmaz isim: Kıvırcık Ali.
Adını bile duyanın içini ısıtan, sesiyle hüzünle neşeyi aynı potada eriten o adam…
Gitti de Gelmeyiverdi” derken, aslında hepimizin gidişlerini anlatıyordu.

Kıvırcık Ali, halk müziğinin son dönem ozanlarındandı.
Ne sahteydi, ne maskeliydi.
Dertliydi ama umudunu hiç kaybetmedi.
Bugün hâlâ bir radyo kanalında sesi duyulduğunda, içimizde bir şey titrer:
“Ah be Ali, erken gittin be…”


Tarihin Sessiz Tanıkları

11 Ekim, sadece büyük olaylarla değil, küçük hikâyelerle de dolu.
368’de İznik’te, 1138’de Halep’te yaşanan büyük depremler, bize dünyanın hep aynı kaldığını hatırlatıyor:
İnsanoğlu değişiyor ama doğa hep bildiğini okuyor.
Bir yanda Felaket, diğer yanda Direniş.
Tarih boyunca bu iki kelime hiç ayrılmadı.

1939’da Einstein, ABD Başkanı Roosevelt’e yazdığı mektupta atom bombasının tehlikesini anlatıyordu.
İnsanlık ilerliyordu ama aynı zamanda kendini yok etmenin yollarını da buluyordu.
O mektup, bilimin vicdanla birleşmezse nasıl yıkıcı olabileceğinin erken bir uyarısıydı.


Son Söz: Hayal Et, Diren, Sev

11 Ekim’in bize anlattığı şey basit ama derin:
Barışın değerini savaşlar, eşitliğin değerini adaletsizlik, kadınların değerini sessizlik öğretir.
Bugün dünya hâlâ dönüyorsa, o dönmeye küçük bir kızın umudu, bir sanatçının şarkısı, bir öğretmenin kalemi sebep oluyor.

Mudanya, Lennon, Yıldız Kenter, Fakir Baykurt, Halit Refiğ...
Hepsi birer ışık.
O ışıkların toplamı, bugün hâlâ bizi aydınlatıyor.

Ve bu yazının sonunda Lennon’ın sesi geliyor kulağa:

“You may say I’m a dreamer, but I’m not the only one.”

Evet John, yalnız değilsin.
Biz de hayal kuruyoruz.
Daha eşit, daha adil, daha vicdanlı bir dünya için…
Bugün 11 Ekim.
Tarihte bugün, insanlık hâlâ umut etmeyi sürdürüyor.

begendim
0
Begendim
bayildim
0
Bayildim
komik
0
Komik
begenmedim
0
Begenmedim
uzgunum
0
Uzgunum
sinirlendim
0
Sinirlendim

Yorum Gönder

Yorumlar