Nietzsche Instagram’da Olsaydı Ne Paylaşırdı?

Nietzsche Instagram’da Olsaydı Ne Paylaşırdı?

Yayınlanma Tarihi : Google News
Nietzsche Instagram’da Olsaydı Ne Paylaşırdı?

Nietzsche Instagram’da Olsaydı Ne Paylaşırdı?

Merhaba sevgili okur kişisi,
Bugün biraz zamanın ruhunu konuşalım.
Ama öyle bugünün ruhunu değil, “timeline”ın ruhunu.
Evet, yanlış duymadın. Bahsettiğim şey şu parmak ucuyla kaydırdığın, saniyede üç fikir, beş fotoğraf, on yargı geçtiğin o tuhaf dünya: Instagram.
Ve şimdi düşün:
Nietzsche yaşasaydı, orada olur muydu?
Olursa ne paylaşırdı?
Selfie mi? Story mi? Yoksa “Tanrı öldü” yazılı siyah bir arka plan mı?


“Tanrı Öldü” Story’si: 15 Saniyelik Bir Devrim

Nietzsche’nin Instagram hesabını hayal et:
Profilinde şu yazıyor olurdu muhtemelen:

Friedrich Nietzsche — Filozof, Şüpheci, Tanrı’yı Tag’ledi ama geri takip etmedi.

Biyografisine minik bir not da eklerdi:

Kendini tekrarlayanlar değil, kendini yıkanlar gelişir.

Sonra hikâyelerinde siyah fonda beyaz harflerle “Tanrı öldü, ama kimse fark etmedi çünkü story’si düşmedi.
Altına da bir Nietzsche gülümsemesi: soğuk, ironik, alaycı.

Ama mesele sadece mizah değil.
Bu çağda Nietzsche yaşasaydı, o da tıpkı bugün bizler gibi dijital kalabalığın ortasında yalnız olurdu.
Bir farkla: O yalnızlığını süslemek yerine, sergilerdi.
Story’lerinde, “Bugün insanlığın maskeleriyle boğuştum.” der, ardından Bojack Horseman filtresiyle kendi yüzünü kapatırdı belki.

Çünkü Nietzsche için görünür olmak değil, anlamlı olmak önemliydi.
Ama bugünün dünyasında anlam, görünürlüğe feda edilmiş durumda.
Yani o bile “görünmez kalmayı seçen” bir hesap olurdu.
Az takipçili, çok etki yaratan.
Tıpkı düşüncelerinin 100 yıl sonra bile hâlâ etki yaratması gibi.


Filtreler Arasında Gerçek: Nietzsche’nin Beğenmediği Işık

Bugün Instagram filtresi, kelimenin tam anlamıyla bir “maskedir.”
Herkes daha güzel, daha genç, daha başarılı görünmek için bir “filtre” arıyor.
Ama Nietzsche bu sahte ışığın tam karşısında dururdu.
O, maskeleri indirmek isteyen bir filozoftu.
“İnsan, maskelerinin toplamıdır” derken bile alayla söylüyordu bunu.

Bugünün Nietzsche’si, belki “Ludwig Wittgenstein gibi cümleleri keskin” ama “Jean-Paul Sartre gibi filtreye düşkün olmayan” biri olurdu.
Karanlık, siyah-beyaz fotoğraflar paylaşırdı.
Bir çay bardağının gölgesinden bile anlam çıkarırdı.
Altına da şöyle yazar:

Bir gün herkes ışığa kavuşacak ama kimse karanlıktan çıkamayacak.

Modern insanın sahte parıltısına karşı Nietzsche’nin kalemi bir spot ışığı olurdu.
Ama o ışık “aydınlatmak” için değil, “ifşa etmek” içindi.
Çünkü Nietzsche’ye göre gerçek, çoğu insanın görmek istemediği bir şeydi.


Nietzsche’nin Yorumlar Kutusu: “Bu Düşünceyi Nereden Çaldın?”

Eğer Nietzsche Instagram’da olsaydı, yorumlar kısmı cehennem olurdu.
Bir taraf “Aga ne içmiş bu adam?” derdi.
Diğer taraf “Tanrı’yı öldürdüğüne dair kanıt var mı?” diye sorardı.
Bir kesim de onu “karanlık enerji yaymakla” suçlardı.

Ama Nietzsche hepsine aynı cevapla dönerdi:

Ben yalnızca düşünmenin bedelini ödedim. Siz bedava fikirlerle yetinin.

Çünkü Nietzsche, bugün “influencer” olarak anılabilecek en eski filozoftu.
Ama onun “influence”ı, insanları bir ürüne değil, kendine dönmeye çağırıyordu.
Bugünse influencer’lar “kendinden uzaklaşma sanatı”nı pazarlıyor.
Yani, o büyük fark burada:
Nietzsche “kendini tanı” derdi,
biz “kendini sat” diyoruz.


Nietzsche’nin Feed’i: Özçekim Değil, Öz-Sorgu

Bir düşün; Nietzsche’nin Instagram feed’ine giriyorsun.
İlk fotoğraf: Siyah bir duvar, üzerinde tebeşirle yazılmış “Beni anlamıyorsan, kendine sor neden.
İkinci fotoğraf: Bir pencereden düşen güneş ışığıyla kitap sayfası.
Altında şu not:

Yalnızlık, güçlülerin doğal ortamıdır.

Ve sonra bir reels:
Kısa bir video, arka planda Bach çalıyor.
Nietzsche kameraya bakıyor ve diyor ki:

Bugünün insanı kendi gölgesine bile ‘like’ istiyor.

İşte o zaman anlarsın:
Nietzsche’nin Instagram hesabı, bugünkü çoğu hesap gibi “beğenilmek” için değil, “rahatsız etmek” için var olurdu.
Çünkü onun düşüncesi, zaten bir konfor alanı düşmanıydı.
O, “kendine ayna tutmaktan korkan insan”la hiç anlaşamadı.


Nietzsche ve Influencer Kültürü

Bugünün influencer’ları Nietzsche için birer “modern aziz” olurdu.
Ama onlar inanç değil, imaj yayardı.
“Mutlu ol, şükret, pozitif kal!” diyen yüz binlerce hesaba Nietzsche tek bir cümleyle karşılık verirdi:

İyimserlik, düşünmeyi bırakmış insanların masalıdır.

Çünkü o, sahte mutluluğun değil, acıyla yoğrulmuş bilincin peşindeydi.
Instagram’da “acı” kelimesi bile yasaklı gibi;
her şey pürüzsüz, her şey filtreli, her şey “mutlu.”
Oysa Nietzsche, insanın acıdan doğduğuna inanırdı.
Derdi ki:

Beni öldürmeyen şey, beni güçlendirir.
Ama bugün o cümle tişört baskısı olarak satılıyor, kimse anlamını yaşamıyor.


Nietzsche’nin Reels’leri: 15 Saniyede Felsefe

Bugün herkes “motivasyon videoları” izliyor.
Kısa, çabuk, parlak cümleler.
Ama Nietzsche’nin reels’leri öyle olmazdı.
O, bir cümleyle insanı üç gün düşündürürdü.
Mesela:

İnsan, uçurumun kenarında dans etmeyi öğrenirse düşmekten korkmaz.

Bir reels düşün; arka planda kar yağarken Nietzsche kameraya bakıyor:

“Düşüncelerim beğeni almaz, çünkü düşünmek zaman ister.”
Altına #filozof, #düşün, #Tanrıöldü etiketi koyar.
Ama o etiketi bile ironik biçimde kullanırdı.


Nietzsche ve Modern Çağın Tanrısı: Algoritma

Bugün artık “Tanrı” değil, algoritma belirliyor neyi göreceğimizi.
Bu çağın kutsal kitabı: “Keşfet.”
Mekânı: “Feed.”
İnananları: “Takipçiler.”

Nietzsche yaşasaydı, şunu söylerdi:

Tanrı öldü, ama yerini algoritma aldı.

Ve belki şöyle eklerdi:

Artık insan, beğeni oranına göre var.

Evet, biz Tanrı’nın yargısından kaçtık ama beğeni sayısının yargısına teslim olduk.
Nietzsche bu ironiyi fark ederdi ve derdi ki:

İnsan, yeni bir Tanrı yarattı: Onaylanma ihtiyacı.

O yüzden onun paylaşımları, bugünkü sahte mutluluk zincirine balyoz gibi inen cümleler olurdu.
“Mutluluk filtresi”ne değil, hakikatin karanlığına inanırdı.
Ve bunu fotoğrafla değil, cümleyle anlatırdı.


Nietzsche’nin Selfie’si: Göz Bebeğinde Uçurum

Nietzsche belki bir kez selfie çekerdi.
Ama yüzünü değil, gözbebeğini odaklardı.
Altına da sadece şu cümleyi yazardı:

Gözünü uzun süre uçuruma dikersen, uçurum da sana bakar.

Bu sadece bir fotoğraf olmazdı; bir yüzleşme olurdu.
Çünkü o, “ben kimim?” sorusunu sormaktan korkmazdı.
Bugün herkes “nasıl görünürüm?” diye soruyor,
ama kimse “kimim?” diye sormuyor.
İşte Nietzsche bu farkı Instagram’ın kalbine kazırdı.


Nietzsche’nin Takip Ettikleri

Kimi takip ederdi biliyor musun?

  • Dostoyevski (ama sürekli tartışırlardı).

  • Schopenhauer (arada takipten çıkarır, sonra geri alırdı).

  • Yunus Emre (sessizce beğenirdi, hiçbir şey yazmazdı).

  • Bach (story’lerinde müzik paylaşırdı).

  • Sokrates (ama muhtemelen yorumlarda laf sokardı).

Birini asla takip etmezdi: Kant.
Çünkü Nietzsche’ye göre Kant, “ahlakın bekçisi”ydi.
Oysa Nietzsche, “ahlakı değil, insanı özgürleştirmeye” çalıştı.
Yani Kant kuralları koydu, Nietzsche onları yaktı.


Nietzsche ve Depresyon Estetiği

Bir başka yönüyle de Nietzsche, bugünün “depresyon estetiği”ni öngörmüştü.
Melankolik paylaşımlar, karanlık duygular, yalnızlık pozları...
Ama o bunu “moda” değil, “felsefe” olarak yaşadı.
Çünkü onun karanlığı gerçekti.
Bugün herkes “mutsuz” görünmek istiyor çünkü “derin” görünmek istiyor.
Ama Nietzsche gerçekten mutsuzdu çünkü fazla derindi.

Onun cümleleri “acının edebiyatı” değil, “bilincin ağırlığı”ydı.
Bugün biri “ruhum daraldı” diye story atıyor,
Nietzsche o ruhun neden daraldığını yazardı.
O yüzden aramızda kalsın ama, Nietzsche’nin Instagram’ı olsa,
bugün en çok “gölge” düşerdi o hesaba.


Nietzsche’nin Son Paylaşımı: “Ben Yalnızca Aynayım”

Bir gün gelirdi, Nietzsche hesabını kapatırdı.
Önce tüm paylaşımlarını siler, profilinde sadece bir şey bırakırdı:

Ben yalnızca aynayım. Kendini göremeyenler beni kırdı.

Ve giderdi.
Çünkü onun için dijital dünya da tıpkı gerçek dünya gibi,
yüzeyde yaşayanların mezarlığıydı.

O yüzden Nietzsche Instagram’da olsaydı,
“görünürlük” değil, “derinlik” peşinde olurdu.
Paylaşımları az, etkisi sonsuz olurdu.
Bir cümleyle çağın maskesini düşürür,
bir kelimeyle insanların huzurunu kaçırırdı — en doğru şekilde.


Son Söz: Nietzsche Yaşasaydı, Hepimiz Takipçisiydik

Bugün bir filozofun Instagram’da işi ne diye düşünebilirsin.
Ama şunu hatırla:
Bu çağın en güçlü dili, görüntü.
Ve Nietzsche’nin en güçlü silahı, kelime.
O iki şey birleşseydi, kelimeler görüntüleri yenerdi.

Belki Nietzsche’nin profiline baktığında ilk başta bir anlam çıkaramazdın.
Ama gece yatarken o cümleler aklından çıkmazdı.
İşte o zaman anlardın:
Felsefe, düşünmek için değil, uyanmak içindir.

begendim
0
Begendim
bayildim
0
Bayildim
komik
0
Komik
begenmedim
0
Begenmedim
uzgunum
0
Uzgunum
sinirlendim
0
Sinirlendim

Yorum Gönder

Yorumlar