Şair, Yazar, Öğretmen Ali Ziya Çamur ile konuştuk...
Ateşin gölgesinde
Direnirim buzul çağrılara...
Cebimde şiirlerim,
Kilitlenmiş kapılara anahtar.
Acıya borcum yok,
Kuyudan yıldız çıkarmak
Derdinde hiç değilim...
Yıldızları ekerim şiirimin yakasına,
Kederlerin köşebaşlarına telgraf çekmem.
Acılarıma ve mutluluğuma
Halkın sureti
Düşürülmüştür bir kez.
Ali Ziya Çamur
Osman Coşkun: Kimliğim isimli şiirinde kendisini böyle anlatıyor sevgili hocam Ali Ziya Çamur. Şiire ilk başladığım zamanlarda tanıştım kendisiyle. Şiirimin ivmesini yukarıya taşımamda etkisi çok büyüktür. Röportaj teklifiyle kendisine ulaştığımda memnuniyetle kabul etti. Güzel bir söyleşi oldu. İyi okumalar dilerim.
Hocam öncelikle merhaba. Ali Ziya Çamur’u tanıyabilir miyiz? Kimdir Ali Ziya Çamur? Biraz anlatabilir misiniz?
Ali Ziya Çamur: A. Z. Çamur, yaşamının 26 yılını yurdun dört bir yanında Türkçe/Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapan bir eğitim emekçisidir. Yanı sıra okuduklarından, gözlemlediklerinden, deneyimlerinden ve yaşadıklarından süzdüklerini yazarak anlatma çabası içinde olmuştur. Çeşitli dergilerde şiir ve yazıları dergilerde yayımlayan A. Z. Çamur, emekli olduktan sonra etkin olarak edebiyat alanındaki çabalarını yoğunlaştırmış; daha sonra düşündaş olduğu arkadaşlarıyla birlikte 188 sayı Emeğin Sanatı E-dergiyi yayınladı. (Sağlık sorunlarım nedeniyle yayına son vermek zorunda kaldık.) Dergiye dahil olan şair, yazar arkadaşların yazdıklarını kitaplaştıramama sıkıntılarını İnternet üzerinden bir nebze aşabilmek amacıyla Emeğin Sanatı E-Yayınevinin oluşmasına öncülük etti. Elliden fazla e-kitap yayınladı. Bu e-kitaplar hala okuyucusuna ulaşmaya devam etmektedir.
Şimdilerde bu salgın günlerinde kendi kozasında yazı ve şiir çalışmalarını sürdürmektedir.
Osman Coşkun: Emeklilik hayatı nasıl geçiyor?
Ali Ziya Çamur: Edebiyat çalışmalarımın yanı sıra Tüm Emekliler Sendikasında sosyal ve sınıfsal mücadelemi; çevre derneklerinde de Doğayı talan etmek isteyenlere karşı ekolojik mücadelemi vermekteyim.
Ayrıca yaşadığımız dünyanın ve insanlığın sorunlarına, sıkıntılarına ayna tutmak amacıyla amatör olarak fotoğrafçılık yapıyorum.
Osman Coşkun: İdeolojik olarak kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?
Ali Ziya Çamur: Ben, yaşamımın her döneminde bir işçi sınıfı sosyalisti olarak devrimci mücadelenin içinde oldum. Ters dalgalara, engellere kapılmadan, aynı zamanda diyalektiğin bir gereği olarak kendimi düşünsel olarak geliştirmeye çalışıyorum. Yaşamın dayattığı haksızlıklara karşı her alanda müdahil olma amacında bir sosyalist olarak görüyorum kendimi.
Osman Coşkun: Ülkemizdeki ve dahi dünyamızdaki edebiyatı/şiiri nasıl yorumluyorsunuz? Yani eskiye nazaran bir kıyaslama yapacak olsanız eski neredeydi, yeni nerede?
Ali Ziya Çamur: Dünyada edebiyat fabrikasyon bir sisteme evriliyor. Ama ülkemiz edebiyatı için her zaman umut taşıdığımı belirteyim. Önce ilk cümlemi açayım. Yerel edebiyat çalışmaları dışında Batı'da "Best-seller" sistemi fabrike bir edebiyat dayatıyor. Önce kamu araştırmacıları toplumun, halkın ilgisini çekebilecek konuları araştırıp yayınevine sunuyor. Yayınevi bu konulardan en ilgincini seçerek alt kadro yazarlara yazmaları için veriliyor. Daha sonra onların yazdıklarından seçilenler ünlü bir yazara teslim ediliyor. O ünü reklamlarla şişirilmiş yazar da bunları toparlayıp kendi katkısını da yaparak yayınevine teslim ediliyor. Daha sonra dünya çapında büyük reklamlarla satışa sunulur sunulmaz best-seller oluveriyor.
Şiir ise bireyin iç kafeslerine hapsediliyor.
Bizde övgü ve reklamlarla şişirilmiş yazarlar varsa da henüz fabrike yayıncılık yok. Ama ünleri kendilerinden menkul yayınevlerinde kitap yayınlatabilmek de herkesin harcı değil. Ama dukalığın arzularına boyun eğersen tez zamanda yükselip namlı, şanlı bir şair ya da yazar olursun.
Ancak Anadolu'nun binlerce yıllık kültüründen beslenen şair ve yazarlar -üzerindeki ekonomik ve sosyal baskılara karşın- edebiyatın toplumsal ve insani özünü diri tutmayı sürdürüyorlar.
Geçmişle bugün arasında karşılaştırma yapacak olursak eskinin de yeninin de artı ve eksiklerini görüyoruz. Faşizan baskı dönemlerinde toplumcu gerçekçiler savı öne çıkarmış niteliği ikincil planda görmüşlerdi. Bugün ikisi arasında denge kurma çabası içinde olanlar çoğunluktadır. Buna karşın faşizmin yükselişe geçtiği dönemlerde burjuva şairleri kendi benliklerine dönerek şiirin niteliğini önceliklerini söyleyerek şiirin uzağına düşmüşlerdir. İkinci Yeni ile başlayan, 12 Eylül sonrası iyice bireycileşen; şiiri benliğin uçurumunda, bireyin labirentlerinde arayan şairler dergilerde daha kabul görür olmuş, bu hastalık iki binli yılların edebiyatını da etkisi altında bırakmıştır.
Buna karşın Anadolu'da -günden güne azalsa da- çoban ateşi işlevi gören edebiyat dergileri toplumdan, insandan yana şairlerin seslerinin duyurulmasında etkili olmuştur.
Yalnız Anadolu dergileri derken, İstanbul dukalığının dümen suyuna takılanları saymıyorum.
Osman Coşkun: Siz kendinizi hangi edebi akıma dahil görüyorsunuz? Böyle bir tanımlamanız var mı?
Ali Ziya Çamur: Benim sanat anlayışım üç ayaklı bir bireşime dayanır:
A) Binlerce yıllık Anadolu kültüründen edindiklerim;
B) Sovyetler Birliğinde ortaya çıkan sosyalist gerçekçilik;
C) Çoğunluğu Eluard, Aragon gibi sosyalist şairliğin katılımıyla büyüyen Sürrealizm...
Binlerce yıllık Anadolu kültürü şiirsel kişiliğimin alt yapısını oluşturdu. Sosyalist gerçekçilik, sosyalist bir şiir emekçisi olarak bana görev ve sorumluluklarımı göstermektedir. Sürrealizm ise şiir yolculuğumda basitliği, durağanlığı, tekdüzeliği kırmamda, dizelerime dinamizm, kıvraklık ve devingenlik katmakta yol göstericim olmuştur.
Osman Coşkun: Uzun yıllar Emeğin Sanatı isimli e-derginin genel yayın yönetmenliğini yaptınız. Emeğin Sanatı dergisinin ortaya çıkış süreci ve devamlılığı hakkında bilgi verebilir misiniz? Neden bitirdiğinizi de merak ediyorum. Özel bir nedeni yoksa Emeğin Sanatı dergisinin niye bittiği hakkında bilgi verebilir misiniz?
Ali Ziya Çamur: Emeğin Sanatı hareketi, şiirlerini İnternet üzerinden yayınlamaya başlayan -aynı düşün ve duygu yakınlığı içindeki- şair dostlarla bir şiir sitesinde grup olarak ortaya çıktı.
Öğretmenlikten emekli olmamla birlikte edebiyata, yazmaya daha fazla zaman ayırmaya başladım. Bu süreçte şiir sitesinden çıkıp bağımsız bir dergi oluşturma fikri doğdu. Gelin görün ki yazı kurulumuz ülkenin ve dünyanın dört bir yanında yaşamakta idiler. Bir basılı derginin mali alt yapısını karşılayacak maddi gücümüz de yoktu.
Biz de önce on beş günlük olarak blog üzerinden yayına başladık. 100. saygımızdan sonra arayışlarımız bizi PDF formatında bir dergi oluşturmaya yöneltti. İssuu.com ve Googledrive üzerinden yayına başladık. En son Mart 2018'de 188.sayıyı yayınlayabildik. Emeğin Sanatı'nı sürdüremeyişimizin başat nedeni sağlık sorunlarım idi. 187. sayıyı hazırlarken hastalandım. Üç ay yatmak zorunda kaldım. Dergi sorumluluğunu üstlenecek başka arkadaş da olmayınca Emeğin Sanatı serüveni bitmiş oldu.
Osman Coşkun: Sendikal faaliyetler içerisinde olduğunuzu biliyorum. Size göre Türkiye’de sendikalar olması gerektiği gibi mi? Patron sendikası olarak mı faaliyetlerini yürütüyorlar. Eskiyle kıyaslandığında sendikacılık nerede duruyor günümüzde?
Ali Ziya Çamur: Elbette sendikalarda sorunlar her zaman olagelmiştir. Sorunların en temel nedeni sendikayı bir partinin ya da siyasi hareketin organı gibi görme hastalığıdır. Böyle olunca işçi sınıfının devingen gücüne kilit üzerine kilit vurulmuş oluyor. Kamu sendikaları da işçi sendikalarından farksız değil. Sorunların tümü "insan" faktörüne dayanıyor. Ama umut kıvılcımları da eksik değil elbette. İşçilerin sendika boyutunu aşan direnişleri umudumuzu diri tutuyor. Elbette daha iyisini oluşturana dek mücadeleye devam edeceğiz.
Osman Coşkun: Çalışmalarınızı kitaplaştırmayı düşünüyor musunuz? Uzun yıllardır yazın dünyasının içerisindesiniz, şimdiye kadar niye bir kitap çıkarmadınız?
Ali Ziya Çamur: Kitap çıkartmayı elbette düşündüm. Ama bugünkü bozuk yayıncılık sisteminde parayla kitap bastırmayı kendime ters gördüm. Üstelik dağıtım, tanıtım sorunları nedeniyle uzak durdum kitap bastırmaktan.
Bu koşullarda yazdıklarımı okura ulaştırmak amacıyla Emeğin Sanatı E-Yayınevinden üç e-kitap yayınladım. Şiirlerimi "Kalp Örsünde Karanfil" adlı e-kitapta topladım. Denemelerimi "Umut Sarkacında Yaşam" adlı e-kitapta topladım. Emeğin Sanatı e-dergide sanat üzerine olan yazılarımı "Emeğin Sanatı Yazıları" adlı e-kitapta topladım. Yayında olan bu e-kitaplar okuruna ulaşmaya devam ediyor. Bu da bana yetiyor.
Osman Coşkun: Ülkemizde özellikle yayınevleri anlamında bir tekelleşme olduğunu düşünüyor musunuz? Son yıllarda elle tutulur şair/yazar oldukça azaldı. Bu azalmanın sebebi camiadaki tekelleşme olabilir mi? Bu zinciri nasıl kırabiliriz? Mümkün müdür böyle bir şey?
Ali Ziya Çamur: Evet yayınevleri tekelleşti,klikleşti, cemaatleşti. Nitelikli eserlerin azalmasında elbette bunun büyük payı var. Kendi kitabını kendi bastırmak durumunda kalan şair, yazarlar sağlıklı dağıtımdan da yoksun kalıyorlar. Şimdilerde İnternet kitapçıları bile satışa koymuyor. O zaman kendi eş dost çevrelerini pek aşamıyorlar. Şair ve yazarlar arasında güç birliği de olmayınca herkes kendi derdine yanıyor.
Bu zinciri kırmanın tek yolu güç birliğinden, örgütlenmekten, kısacası kooperatif oluşturmaktan geçiyor.
Günümüzde had sahadaki insani bozulma bu tür güç birliklerinin önünde en büyük engel. "Hangi eserler yayına girecek?" "Yazarı üye de olsa niteliksiz eserler yayınlanacak mı?" "Eser seçerken ölçütlerimiz ne olacak?" Türünden soruları, sorunları aşmak gerek önce.
Gene de engelleri aşmak bizim sorumluluğumuz.
Osman Coşkun: Hocam değerli vaktinizi bana ayırdığınız için teşekkür ederim. Eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Ali Ziya Çamur: Öncelikle bana bu fırsatı verdiğin için teşekkür ederim. Dilerim öncüsü olduğun "Edebi Meclis" platformuna yukarıda belirttiğim engellerin aşılmasında önemli görevler düşüyor. Kuşkusuz en önemli sorun kitleselleşebilmek, kitlelere ulaşabilmek. Dilerim "Edebi Meclis" hak ettiği yankıyı bulur. Çabalarında başarılar diliyorum.
0 YORUMLAR
Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...