Normallerin Ötesinde: Kimin Kuralları ve Neden Uymalıyız?
Normallerin Ötesinde: Kimin Kuralları ve Neden Uymalıyız?
Merhaba sevgili okurlar,
Bugün sizlerle normallerin ötesine geçip derinlemesine bir sorgulama yapacağız: Normal kime göre, neye göre normal? Kanunlara uymamak neden suç olarak sayılıyor? Bu kuralları koyanlar da insanlar değil mi sonuçta? Sınırlar neden var? Bir ülkeden başka bir ülkeye geçerken dikenli teller neden var? Bu fikri ortaya ilk kim attı ve neden dinlediler?
Normal Kime Göre ve Neye Göre Normal?
“Normal” kavramı, aslında toplumsal normlar ve değerler üzerinden belirlenen, zamanla değişebilen bir yapıdır. Bir toplumda normal kabul edilen bir davranış, başka bir toplumda tuhaf veya kabul edilemez olabilir. Normlar, çoğunlukla iktidar sahibi gruplar tarafından belirlenir ve genellikle bu grupların çıkarlarını korur. Ancak, bu normların doğruluğu veya evrenselliği tartışmalıdır.
Kanunlara Uymamak Neden Suç Olarak Sayılıyor?
Kanunlar, toplumun düzenini sağlamak amacıyla koyulmuş kurallar bütünüdür. Ancak, bu kuralları koyanların da insanlar olduğunu unutmamak gerekir. Bu insanlar, genellikle toplumun elit kesimlerinden gelen ve kendi çıkarlarını koruma eğiliminde olan bireylerdir. Dolayısıyla, kanunlar her zaman adil ve doğru olmayabilir. Kanunlara uymamak, bu kuralları sorgulayan ve eleştiren bir bireyin suçu olarak görülebilir. Ancak, burada asıl suçlu kimdir? Kanunları koyanlar mı, yoksa bu kanunlara uymayanlar mı?
Sınırlar ve Dikenli Teller: Kimin Fikriydi?
Sınırlar, ülkeler arasındaki fiziksel ve politik ayrımlardır. Ancak, bu sınırlar neden var? Bir ülkeden başka bir ülkeye geçerken dikenli teller neden var? Bu fikri ortaya atan ilk kişi kimdi ve neden dinlediler? Sınırlar, genellikle ulusal güvenlik ve egemenlik iddiası ile gerekçelendirilir. Ancak, bu sınırlar insanları ayırır, özgürlüklerini kısıtlar ve çoğu zaman çatışmalara yol açar.
Ahmet Arif’in dizeleri bu konuyu oldukça çarpıcı bir şekilde ele alır:
Bir akşam üstüdür katil, muhteşem
Alıp götürmüşler dost dediğini
Almış rüzgârlar içini,
Ümide benzer, sevdaya benzer...
Soğuk bir namludur kör ve pusuda
Ense kökünde zulüm,
Ve sermiş cânım sofrasını dört başı mâmur
Burnun dibine hürriyet.
Seviyorum mümkün değil;
Aranızda kurşun, yasak bölge var
Sen genç, sevdan ölünecek kadar güzel
Kanunu yapanlar ihtiyar.
Bu şiirde Arif, adaletsizliği ve haksızlığı eleştirir. Kanunları koyanların yaşlı ve kendi çıkarlarını koruma derdinde olan insanlar olduğunu, gençlerin ise bu haksızlıklara karşı mücadele ettiğini ifade eder.
Jean Jacques Rousseau da benzer bir eleştiriyi dile getirir:
"Tarihte ilk kez bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip ‘Burası benimdir’ diyen ve buna inanacak kadar saf olan insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun ilk kurucusu oldu. O zaman biri çıkıp, çitleri söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonra da insanlara ‘Sakın dinlemeyin bu sahtekârı. Meyveler herkesindir. Toprak hiç kimsenin değildir. Ve bunu unutursanız mahvolursunuz’ diye haykırsaydı, işte o adam, insan türünü, nice suçlardan, nice savaşlardan, nice cinayetlerden kurtaracaktı."
Rousseau’nun bu sözleri, mülkiyetin ve sınırların insanlığı nasıl böldüğünü ve çatışmalara yol açtığını anlatır. Toprak hiç kimsenin değildir ve herkesin ortak malıdır. Ancak, sınırları koyan ve bu sınırları koruyan insanlar, kendi çıkarlarını koruma adına diğerlerini baskı altında tutarlar.
Sevgili okurlar, normallerin ötesine geçmek, mevcut kuralları ve sınırları sorgulamak, daha adil ve eşitlikçi bir dünya yaratmanın ilk adımıdır. Kanunları koyanların da insan olduğunu ve bu kanunların her zaman adil olmadığını unutmamalıyız.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
Sevgiler,
Osman Coşkun
0 YORUMLAR
Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...