İnsan bazen durup dururken geçmişi düşünür çünkü zihin, bugünde eksik kalan duyguları ve kapanmamış hikâyeleri hatırlatmak ister.
Arkadaşlar, dostlar ve dahi Romalılar merhaba…
Bir anda duruyorsun.
Ne bir tetikleyici var gibi, ne özel bir sebep.
Ama zihnin seni alıp yıllar öncesine götürüyor.
Bir cümle, bir yüz, bir sokak, bir koku…
Ve sen yine oradasın.
Peki insan neden durup dururken geçmişi düşünür?
Neden bugün yaşanırken, akıl dünle meşgul olur?
Ve daha önemlisi:
Bu bir zayıflık mı, yoksa zihnin sana anlatmaya çalıştığı bir şey mi?
Gel, bunu birlikte ve dürüstçe konuşalım.
Önce şunu netleştireyim:
Geçmişi düşünmek, çoğu kişinin sandığı gibi bir “takıntı” değildir.
Bu, zihnin kendini düzenleme biçimlerinden biridir.
Sen geçmişi durup dururken düşünmezsin.
Sadece sebebini her zaman fark etmezsin.
Çünkü zihin, çözülmemiş dosyaları açık bırakmaz.
Kapanmamış defterleri, yarım kalmış cümleleri, söylenmemiş sözleri
ara ara masanın üstüne koyar.
Ve sana şunu der:
“Bak, burada bir şey var.”
Beynin sandığın gibi sadece “anı depolayan” bir organ değildir.
Beyin, aynı zamanda anlam arayan, boşluk dolduran, tekrar eden bir yapıdır.
Geçmiş, beynin elindeki en güçlü malzemedir.
Çünkü yaşanmıştır.
Çünkü gerçektir.
Çünkü duygusu vardır.
Özellikle şu durumlarda geçmiş daha sık gelir:
Hayatında belirsizlik varsa
Bir konuda karar veremiyorsan
Bir ilişkide yarım kalmışlık varsa
Bugün seni tatmin etmiyorsa
İçinde bastırılmış öfke, pişmanlık, özlem varsa
Beyin der ki:
“Daha önce ne olmuştu, bir bakalım.”
Çok önemli bir şey söyleyeyim:
Geçmişi düşünmek, geçmişle ilgili değildir.
Geçmişi düşünmek, bugünde eksik olan bir şeyle ilgilidir.
Mutlu, doyumlu, yerinde hissettiğin bir günün ortasında
durup dururken eski defterleri açmazsın.
Ama bugün:
Kendini eksik hissediyorsan
Yalnızsan
Anlaşılmadığını düşünüyorsan
Olduğun yerde sıkıştıysan
Zihin seni geçmişe götürür.
Çünkü orada bir duygu izi vardır.
Dikkat ettiysen geçmişten her şey gelmez.
Hep aynı sahneler, aynı insanlar, aynı cümleler gelir.
Çünkü:
O anı tam kapanmamıştır
O duyguyu tam yaşayamamışsındır
O kişiyle söyleyemediklerin vardır
O anda kendin olamamışsındır
Beyin, “tamamlanmamış işler” konusunda takıntılıdır.
Bu yüzden:
Söylenmemiş bir söz
Atılmamış bir adım
Yapılamamış bir itiraf
Zihinde dönüp durur.
Her geçmiş düşüncesi pişmanlık değildir.
Bazen geçmişi düşünürken üzülmezsin.
Sadece bakarsın.
Bu daha tehlikelidir.
Çünkü bu, özlemle karışık bir kabullenme halidir.
Şu cümleler tanıdık mı?
“Aslında o zamanlar…”
“Şimdi olsa farklı yapardım…”
“O günkü ben çok safmış…”
Bunlar pişmanlık değil.
Bunlar değişmiş olmanın farkındalığıdır.
İnsan bazen geçmişi düşünür çünkü
bugün kim olduğunu anlamaya çalışıyordur.
Eskiden neye güldüğünü,
neyi sevdiğini,
neyi tolere ettiğini hatırlarsın.
Ve bugünkü halinle karşılaştırırsın.
Bu karşılaştırma bazen can yakar.
Ama şunu unutma:
Değişmek, kaybetmek değildir.
Geçmişteki sen, bugünkü senin öğretmenidir.
Ama artık direksiyonda o yok.
Bazıları der ki:
“Geçmişte yaşamayı bırak.”
Bunu diyenler ya hiç derin düşünmemiştir
ya da düşünmemeyi bir meziyet sanıyordur.
İnsan geçmişi düşünür.
Çünkü insan hikâye anlatan bir varlıktır.
Sen de kendi hikâyeni anlamaya çalışıyorsun.
Bu bir kaçış değil.
Bu bir hesaplaşma biçimi.
Şunu ayıralım:
Geçmişi düşünmek normaldir
Geçmişte yaşamak yorucudur
Eğer:
Gününü sürekli bölüyorsa
Şimdiki zamanı kaçırıyorsan
Kendini sürekli suçluyorsan
“Keşke” kelimesi ağzına yapıştıysa
O zaman durup şunu sorman gerekir:
“Ben bugün neyi yaşayamıyorum?”
Geçmiş, sana bağırmaz.
Fısıldar.
Bazen şunu der:
“Bir sınır koymayı öğren.”
Bazen:
“Daha az fedakârlık yap.”
Bazen de:
“Artık kendini seç.”
Geçmişi susturmaya çalışma.
Dinle, ama orada kalma.
Geçmiş aklına geldiğinde kendine kızma.
“Yine mi?” deme.
Sadece şunu sor:
“Bu anı bana neyi hatırlatıyor?”
Cevap her zaman geçmişte değildir.
Çoğu zaman bugündedir.
İnsan durup dururken geçmişi düşünmez.
İnsan, içinde bir yer hâlâ konuşmak istediği için geçmişi düşünür.
Dinle.
Anla.
Ve yoluna devam et.
Çünkü geçmiş senin evin değil.
Ama haritandır.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
Diğer içeriklere de mutlaka göz at.
Bu blog bağımsız bir platformdur ve desteklerinizle ayakta duruyor.
Bildirimleri açmayı unutma.
Yorumlar