Atatürk ve Tasavvuf: Bir Yunan Araştırmacının Gözünden

Atatürk ve Tasavvuf: Bir Yunan Araştırmacının Gözünden

Uzun süre boyunca Türkiye'nin İslam ve laiklik serüveni üzerine araştırmalar yapmış Yunanlı araştırmacı Christos Retoulas'ın, Atatürk ve dini anlayışı konusundaki dikkat çekici görüşlerini inceledik. Retoulas, ailesinin mübadele sırasında İzmir Uzunada'dan Yunanistan'a göç ettiği bir geçmişe sahip ve Atatürk döneminde şekillenen Türkiye'nin laiklik konsepti üzerine çalışarak Oxford Üniversitesi'nde doktorasını tamamladı.

Retoulas'ın söyledikleri, Atatürk'ün dini inançları hakkında çeşitli tartışmalara neden olabilir. Retoulas, Atatürk'ü Vahdet-i Vücud tasavvufunun piri ve efendisi olarak tanımlar. Bazı birincil Yunan kaynakları, Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın Selanik Mevlihanesi ile yakın bağları olduğuna dair kişisel tanıklık sunduğunu iddia eder. Atatürk'ün anne tarafı Yunanistan'ın Sarıgöl bölgesinden gelir, ve bu bölge tamamen Bektaşi etkisi altındadır. Baba tarafı ise Kocacık'lıdır ve Bektaşilik/Alevilik ve Mevlevilik ile dini bağları vardır. Atatürk çocukken Mevlevi ayinlerine katılmıştır.

Bu açıklamalar, Atatürk'ün dini inançlarını daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Atatürk'ün dini kişiliğini anlamak için Mevlevilik, özellikle de Şems kolunu ve üçüncü dönem Melamilik'in kurucusu olan Seyyid Muhammed Nurül Arabi'yi bilmek önemlidir. Mevlevilik iki kol ile bilinir: Veled ve Şems. Veled kolunun dini yaklaşımı daha zahirdir ve Sünni bir perspektife sahiptir. Diğer yandan, Şems kolu, görünüşte Mevlevi olsa da düşünce ve uygulama açısından Bektaşi/Alevi etkisi taşır. Özellikle 1860'ların başından itibaren Mevlevilik içinde, özellikle de Bektaşi ve Melami etkisinde olan İttihat ve Terakki döneminde, Şems kolunun etkili olduğu görülür.

Retoulas, Atatürk'ün dinî inançlarını anlamak için önemli bir figür olan Mevlana'nın öğrencisi Shams-i Tabrizi'nin öğretilerini takip ettiğini söyler. Ayrıca, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın 'Hak dili Kuran dili' adlı Sünni Vahdet-i Vücud tasavvufuna kılavuz olan tefsirini yönettiğini ve düzelttiğini belirtir.

Atatürk'ün dini inançlarının ne kadar karmaşık ve çok yönlü olduğunu gösteren başka örnekler de vardır. Örneğin, Atatürk'ün Abdülkerim Paşa'ya 1911 yılında yazdığı mektupta kendisini 'Selanik Meydan dedesi' olarak adlandırırken, Abdülkerim Paşa'yı 'Kutbül-aktap' olarak tanımlar. Bu terim tasavufta en büyük veliyi ifade eder. Atatürk'ün, Osmanlı Sarayı ile olan iletişiminde, Abdülkerim Paşa aracılığıyla 'Kutbül-aktap' olarak anılmasını da görmekteyiz.

Bunlar, Atatürk'ün dini inançlarını anlamak ve açıklamak için karmaşık bir tablo sunar. Retoulas'ın iddiasına göre Atatürk, Bektaşi/Alevi, Mevlevi ve Melami tasavvuf geleneğine değer vermiştir. Ancak Mevlevilik, Bektaşi/Alevilik ve Melamilik arasındaki denge konusunda bazı farklılıklar olmuş gibi görünür.

Atatürk'ün Cumhuriyeti kurarken tarikatlarla nasıl başa çıktığı da önemli bir konuyu gündeme getirir. Retoulas, Atatürk'ün aslında tarikatlarla savaşmadığını, aksine Vahdet-i Vücut fikrini teşvik ettiğini savunur. Atatürk'ün döneminde yazılan dini kitapların Abdulbaki Gölpınarlı tarafından kaleme alındığını ve Mevlevi şeyhi olduğunu belirtir. Ayrıca, Diyanet'in resmi hutbelerinde laikleştirilmiş Vahdet-i Vücud felsefesini gördüğünü ifade eder.

Sonuç olarak, Atatürk'ün dini inançları hala tartışmalı bir konu olmaya devam etmektedir. Retoulas'ın araştırmaları, Atatürk'ün dini görüşlerinin karmaşıklığını ve çeşitliliğini vurgular. Bu, Atatürk'ün dini anlayışının tam olarak anlaşılabilmesi için daha fazla çalışmanın gerektiğini gösterir.

Belirtmek gerekir ki bu görüşler Yunanlı araştırmacı Christos Retoulas'ın kişisel görüşlerini yansıtmaktadır ve farklı bakış açılarına sahip diğer uzmanlar arasında tartışmalıdır. Ancak Atatürk'ün dini inançları ve tasavvufa olan ilgisi hala üzerinde çalışılan önemli bir konudur.

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ